İnsanların geneli, eleştiriye açık olmadığı gibi, çevrelerindeki herkesi ve herşeyi eleştirmeye meyilli bir karaktere sahiptirler. Bunda insanın kendisiyle barışık olmamasının ve çevresine karşı beslediği önyargının payı büyüktür.
Eleştiri doğru gözle yapıldığında kişileri ve eylemleri geliştirmeye yönelik olmakla beraber, reddiye boyutuna vardırılırsa; yapıcılıktan yıkıcılığa doğru bir yol izler. Eleştiri olumsuz yönlerin vurgulanması değildir yalnızca.Bilgi birikimi gerektiren,geniş açılı bakılması zorunlu bir mevzudur. Herhangi bir kişi ya da konu üzerinde gündeme getirilecek olumlu-olumsuz eleştiri için pek çok ayrıntıdan haberdar olmak gerekir. Oldukça detaylı bir inceleme, nesnel bir bakış ve konuya aşinâlık; eleştiren konumdaki kişi/kurum için de geçerlidir. Aksi takdirde eleştirenin de, eleştirilmesi zorunlu olur.
Ne yazık ki, ükemizde bir konu hakkında görüş bildirirken bile, bilgi sahibi olup olmadığımızı önemsemeyiz. Öyle ki, bize göre bizler, herşey hakkında birşeyler bilmekteyizdir. Oysa eksik-gedik, yarım yamalak bilgiler bizi hiçbir şey bilmemeye iter. Karşısındakini yerden yere vuran ya da gereksizce göklere çıkaran yorumların hiçbir yararı olmaz.Günlük hayattaki genel-geçer konular için dahi, ya gerçekten fikir beyan edebilecek seviyede olmayı beklemeli, bunun için uğraş göstermeli ya da konunun uzmanlarını dikkate almalıyız.
Eleştirmek, kendinde had görmektir. Doğru bir eleştiriyle eylemlerin düzelmesi, gelişmesi sağlanır; fakat önce özeleştiri yapıp kendimizi geliştirmeye ne dersiniz? Bizi, doğrularımızla/yanlışlarımızla en iyi biz biliriz. Bu şekilde de kendimizi eleştirebilecek en doğru mekanizma da biz oluruz. Tabii nesnel kalmayı başarablirsek.
O zaman önce iyi bir özeleştiri yapalım; yapacağımız her eleştiri öncesi. Nasıl? Çok da kolay değil; değil mi?