Klavye Bebeleri
Klavye Bebeleri
Klavye Bebeleri
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Klavye Bebeleri

Yeni bir forum yeni bir hayat
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Mod eksiğimiz vardır
Yakında 2.sınıf bölümümüz açılacaktır
!!! ****** Köşemiz Açıldı !!!
!!! Ansiklopedimiz açıldı !!!
Portalımıızın en altında ziyaretçi defterimiz açılmıştır

 

 4. Türklerin Bilime Katkıları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
nowrun
Özel Kullanıcı
Özel Kullanıcı
nowrun


Mesaj Sayısı : 556
Para : 93893
Rep : 0
Kayıt tarihi : 09/06/13

4. Türklerin Bilime Katkıları Empty
MesajKonu: 4. Türklerin Bilime Katkıları   4. Türklerin Bilime Katkıları EmptyPerş. Ağus. 01, 2013 5:49 am

[b style="line-height: 18px; text-align: justify;"]4. Türklerin Bilime Katkıları [/b]

BUHARİ

Buhari 810 yılında bugün Özbekistan'da bulunan Buhara şehrinde doğmuştur. 869 yılında Semerkant’ta vefat etmiştir. Buhara'da doğduğundan ismi Buhari kalmıştır. Genç yaşta annesinin terbiyesi altında Arapça'yı ve Kur’an'ı öğrenmiştir. Babasından kalan servet onun hiç kimseye muhtaç kalmadan ilim öğrenmesine vesile olmuştur.
İmam olarak anılan Buhari İslam dininin en büyük hadis âlimi sayılır. Buhari'nin hadis eserleri sayesinde Müslümanlar peygamberlerinin sünnetini daha iyi öğrenebilmişlerdir. En önemli eseri Kur’an-ı Kerim’den sonra en önemli kaynak olan “Sahih-i Buhari” adlı eseridir
FARABİ

870 yılında Türkistan’ın Farab bölgesindeki Vesiç köyünde doğmuş, 950 yılında Şam’da vefat etmiştir. Kaynaklarda «Türk filozofu» diye anılır. Babasının bir kumandan olduğu, kendisinin de bir süre kadılık yaptığı söylenir. Temel din ve dil bilgilerinden sonra fıkıh, hadis ve tefsir okudu. Türkçe ve Farsça’nın yanında Arapça’yı da öğrendi. Döneminde yaygın olan matematik ve felsefe gibi rasyonel bilimler alanında da öğrenim gördüğü sanılmaktadır. Ancak asıl felsefe öğrenimini hayatının oldukça geç döneminde (elli yaşlarında) gittiği, dönemin en gelişmiş bilim ve kültür merkezi olan Bağdat’ta yaptı. Burada Aristoteles’in kitaplarını inceledi.
Farabi matematik, fizik, astronomi vb. konularda 160 kadar kitap yazmıştır. Ancak onu asıl önemli kılan Helen felsefesinin akılcı, mantığa dayalı yönüyle İslâm düşüncesini kaynaştırdığı felsefe alanındaki çalışmaları olmuştur. Aristo'nun düşüncelerini en iyi açıklayan kişi olduğundan "Muallim-i Sâni" (İkinci öğretmen) adıyla anılmıştır. Eserlerinin çoğu Latinceye çevrilmiş ve batıda "Al-Farabıus" adıyla ün yapmıştır.
Farabi musiki ile de ilgilenmiştir. “Kanun” olarak bilinen musiki aletini icat eden odur.
En çok tanına eserleri arasında 
Medinetü’l Fazıla ( Erdemli Şehir), İhsâ'ül-Ulûm ( ilimlerin Sayımı), Kitabu’l-Musiki adlı eserleri gelir.

İBNİ SİNA

980 tarihinde bugünkü Özbekistan sınırları içerisindeki Buhara şehrinin Afşane köyünde dünyaya gelmiştir. İbni Sina 1037 yılında Hemedan'da ölmüştür. İbni Sinafilozofhekim ve çok yönlü Fars bilim adamıdır.
Çeşitli konularda 220 civarında eser vermiş ünlü bir Türk bilginidir. Avrupa'da "Avicenna" adıyla bilinmektedir. Felsefe ve müspet bilimlerle uğraşan İbni Sina asıl ününü tıp alanında kazanmıştır. "El-Kanun fi't-Tıb" adlı eseri Lâtinceye çevrilmiş ve yüzlerce yıl ders kitabı olarak okutulmuştur.
Felsefeyle ilgili yazdığı kitaplardan bazıları da  el-Kanun fi't-Tıb, Kitabü'l-Necat, İşarat ve'l-Tembihat’tır.

BİRUNİ

973'te Harezm'de doğdu. 1051 yılında Gazne'de vefat etti. Küçük yaşta babasını kaybetti. Annesi onu zor şartlarda, odun satarak büyüttü. Daha çocuk yaşta araştırmacı bir ruha sahipti. Birçok konuyu öğrenmek için çılgınca hırs gösteriyordu. Araştırmacı ruhu, öğrenme hırsı ve sönmeyen azmiyle birleşince 17 yaşında eser vermeye başladı. Yaşadığı çağa zekasıyla damgasını vurmuş, bundan dolayı bu döneme "Biruni Asrı" denmiştir.
Birûnî (973 -1051), Harzemşahların sarayında yetişti ve Gazneli Mahmud'un himayesine girdi. Matematik, geometri, tıp ve coğrafya gibi alanlarda 113'ten fazla eser veren Birûnî'nin asıl başarısı astronomi dalındadır. Yıldızların yüksekliğini, açılarını ölçen hassas aletler geliştirdi. Dünya çekirdeğinin çapını sadece 15 kilometrelik yanılmayla 6338.8 km olarak tespit etmiştir. Yazdığı astronomi kitabı, dünyanın ilk astronomi ansiklopedisi olarak kabul edilmektedir.
HAREZMİ

780 yılında Harezm bölgesinin Hive şehrinde dünyaya gelmiştir. 850 yılında vefat etmiştir.Cebir ilmini metodik ve sistematik olarak ilk defa ortaya koyan bu konuda ilk önemli eseri yazan ve bu ilme adını veren Harezmi matematik, coğrafya ve astronomi âlimidir. Harezmi’nin en meşhur eseri cebir sahasında yazdığı Kitabu’l-Muhtasar fi’l-Cehr ve’l Mukabele’dir Harezmi’nin eseri ancak üç asır sonra (12. yüzyılda) Avrupalılar tarafından Latinceye tercüme edilmiş, üniversitelere temel ders kitabı olmuş ve bunların ötesinde Rönesans devri İtalyan matematikçilerinin çalışmalarında esas kitap vazifesini görmüştür. 

Eserinin, Batı dillerine tercümesiyle cebir kelimesi algebra” olarak aynen muhafaza edilmiş ve bu ilim dalının adı olarak yaşatılmıştır. Harezmi’nin matematikteki en büyük hizmetlerinden birisi de, eserlerinde hem sıfırı hem de diğer rakamları kullanmış olmasıdır. Batılıların Arap rakamları, Müslümanların Hint rakamları adını verdikleri rakamları Avrupa’ya tanıtan da odur.
Harezmi’nin Astronomi sahasında yazmış olduğu ve rasathane gözlemlerinden edindiği neticeleri ihtiva eden “Zic-i Harizmi’ adlı eseri Kopernik dönemine kadar Batıda kullanılmıştır.

ZEMAHŞERİ

Zemahşerî, Selçuklu sultanlarından Melikşah devrinde Harezm kasabalarından Zemahşer'de 1075 dünyaya gelmiş, 1143´de bir Arefe gecesi memleketinde vefat etmiştir.
İlk eğitimini babasından alan Zemahşeri, ilim öğrenmek için seyahatler yapmış ve birkaç defa Buhara´ya gitmiş, bir müddet Mekke´de kalmıştır. Mekke´de bir müddet bulunması üzerine Arap dilini bütün incelikleriyle öğrendi ve kendisine Carullah unvanı verilmiştir. Arapçayı çok iyi bilen Zemahşeri, tefsir, fıkıh, lügat, belagat ilimlerinde derin bilgi sahibi oldu. Bilhassa belagat ilminde fevkalade ileri olan Zemahşeri'nin yazdığı Keşşaf tefsiri, bu bakımdan çok beğenilmiş ve tanınmıştır.

ULUĞ BEY

1394'te Güney Azerbaycan'daki Sultaniyye'de doğdu. 1449’da öldü. İyi bir eğitim görerek, 13 yaşındayken Horasan ve Maveraünnehir eyaletlerine hakan naibi oldu. Başkent seçtiği Semerkant'ta, hükümdar gibi hareket etti.

Fen bilimleri ve astronomiye merakı, kendisini dünya tarihinin en büyük astronomlarından biri haline getirdi. İlim adamlığı yanında devlet adamlığı vasfı da yüksek olan Uluğ Bey, Semerkant'ta 38 yıl hükümdarlık yaptı. Bir akademi haline getirdiği sarayı, devrin meşhur âlimlerinin toplanıp tartıştığı bir mekân oldu. İktidar döneminde, başta Semerkant ve Buhara olmak üzere tüm ülke, Türk mimarisinin seçkin eserleriyle donatıldı.
Uluğ Bey'in Semerkant'ta kurduğu rasathanedeki astronomi çalışmaları, astronomi biliminin bugünkü seviyeye gelmesinde büyük pay sahibidir. Uluğ Bey, astronomi çalışmalarının temelini teşkil eden trigonometri ilmi üzerinde geniş çalışmalar yaptı. Kendisinden önceki Doğu - Batı dünyasının tahmini ve yaklaşık bilgilerini bırakıp bilimsel esasları tespit ederek, trigonometride yeni bir araştırma yolu açtı. Dünya onu astronomi alanındaki eserleriyle tanıdı. Semerkant'taki rasathanesinde yapılan çalışmalar, bugünkü astronomiye hala ışık tutmaktadır. Onun, astronomi alanında yazdığı eserleri “Zic-i Uluğ Bey” adıyla tanınır. Bu eser dört kez Batı dilerine çevrilmiştir.

ALİ KUŞÇU

Türk astronomu.1474 yılında Semerkant’ta doğdu. 1525 yılında İstanbul’da ölmüştür. İlköğrenimini Semerkant'ta yaptı. Sonra, Bursalı Kadızade Rumî'den ve Uluğ Beyin kendisinden matematik ve astronomi okudu. Semerkant'tan Kirman'a giderek öğrenimini tamamladı Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan kendisine çok itibar etti ve yanında alıkoydu. Bir ara, Osmanlılarla barış konuşmalarını yürütmek üzere elçi olarak Ali Kuşçu'yu Fatih Sultan Mehmet’e yolladı. Ünlü bilgine hayran olan kendisinden Fatih Sultan Mehmet İstanbul'da kalmasını rica etti. 

Fatih Sultan Mehmet’in daveti üzerine İstanbul’a yerleşen Ali Kuşçu İstanbul Rasathanesi’nin kuruluşuna yardımcı olmuştur. Ali Kuşçu, Ayasofya medresesinde ders vermiştir.
KINALIZADE ALİ ÇELEBİ

Kınalızâde Ali Çelebi, 1511 senesinde Isparta"da doğmuş ve 1571 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Ali Çelebi ilk tahsilini doğduğu yer olan İsparta'da yaptıktan sonra İstanbul"a geldi. Öğrenimini İstanbul’da tamamladı. Şam, Mısır, Bursa, Edirne ve İstanbul kadılıklarında bulundu. Arapça, Farsça ve Türkçe şiirler yazdı. Fıkıh ve Tefsir alanında otorite olan Kınalızâde, Matematik ve Felsefe alanında da dönemin en önemli simalarından biriydi.
En Meşhur eseri Ahlak-ı Alai adlı eseridir. Bu eser felsefe ve ahlak kuralları üzerinedir. Ayrıca Batı dillerine çevrilmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://klavyebebeleri.umbb.net
 
4. Türklerin Bilime Katkıları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 4. Türklerin İslam Medeniyetine Katkıları
» 1. Türklerin Müslüman Oluşu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Klavye Bebeleri :: Eğitim ve Öğretim :: Orta Öğretim :: 6.Sınıf-
Buraya geçin: