Bizleri yaratan ve hangimiz güzel iş ve davranışlarda bulunacak diye tespit maksadıyla yer yüzüne gönderen Yüce Allah tabii olarak her an ve her yerde bizimle beraberdir.
O asla bizleri yer yüzünde yalnız ve başıboş bırakmamıştır. Hz. Âdem’den bu yana gönderdiği kutsal kitaplarla ve seçilmiş elçilerle sürekli bizleri kendisinden haberdar etmiştir.
Bizler ne yaparsak yapalım, O mutlaka bizi görmekte ve ne söylersek söyleyelim, mutlaka bizi işitmektedir. Kutsal kitabımız Kur'an’ın bir âyetinde Allah Teâlâ bu yakınlığı şöyle ifade eder:
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından (can damarından) daha yakınız”(10)
Bizlerin gönül huzuru ve tüm samimiyetimizle O’na karşı yaptığımız dualarımıza, dilek ve temennilerimize er veya geç mutlaka cevap veren ve ilâhî makamında kabul eden de O’dur.Hepimiz yaşarken hiç ummadığımız bir anda yardımını ve desteğini çeşitli vesilelerle görür ve hissederiz. Bu yardımın ve desteğin ifadesini Kur'an-ı Kerim’in bir âyetinde şöyle okuruz:
“De ki, Karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) sizi kim kurtarır ki? (O zaman) O’na gizli gizli yalvararak ‘eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun şükredenlerden olacağız’ diye dua edersiniz. De ki, ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır.”(11)
Allah Teâlâ’nın bizlerle olan beraberliği asla belli vakitlerde ve belli yerlerde değildir. Biz O’nu ister analım ister anmayalım, O muhakkak bizlerden haberdardır. O’nun bizlerle olan yakınlığı maddî ölçülerle ölçülemez. O bize en yakınımızdan daha yakın ve en güvendiğimizden daha güvenilirdir.
Allah (cc) tüm kullarını sınırsız rahmet ve sevgisiyle, sınırsız şefkatiyle ve sınırsız kudretiyle kuşatan yüceler yücesi Rabbimizdir.